Ahmet Davutoğlu, Oval Ofis Zirvesi Fotoğrafını Açıkladı: 'Masada Değilseniz Menüdesiniz!'
Gelecek Partisi'nin başkanı Davutoğlu, ABD Başkanı Trump'ın Zelenskiy ve Avrupalı liderlerle gerçekleştirdiği Oval Ofis toplantısında Türkiye'nin dışlanmasına sert bir şekilde yanıt verdi. Davutoğlu, bu durumu 'istenmeme' olarak tanımlayarak, “Masada yer almazsanız, menüde olursunuz” şeklinde uyardı.

Gelecek Partisi'nin Genel Başkanı Ahmet Davutoğlu, ABD Başkanı Donald Trump’ın 18 Ağustos 2025 tarihinde Beyaz Saray’da Ukrayna Devlet Başkanı Volodimir Zelenskiy ve Avrupa liderleri ile gerçekleştirdiği toplantıda çekilen fotoğrafı üzerinden uluslararası düzene ve Türkiye’nin dışlanmasına yönelik sert eleştirilerde bulundu. Sosyal medya platformunda konuya dair kapsamlı bir değerlendirme paylaşan Davutoğlu, bu fotoğrafın hem uluslararası sistem hem de Türkiye için “alarm verici” bir durum oluşturduğunu dile getirdi.
“ULUSLARARASI DÜZEN PATRONAJ SİSTEMİNE DÖNÜŞMÜŞ”
Davutoğlu, açıklamasında Oval Ofis'te çekilen görüntünün egemen devletlerin eşitliğine dayanan uluslararası düzene ciddi bir darbe vurduğunu belirtti. “Bu fotoğraf, ülkeler arasındaki eşitlikten ziyade, Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi'nin daimi üyeleri arasında bile eşitliği tamamen yok saymakta ve uluslararası ilişkileri bir patronaj sistemine dönüştürmektedir,” ifadelerini kullandı. Trump’ın uluslararası ilişkileri bir şirket anlayışıyla yönettiğini söyleyen Davutoğlu, “Oval Ofis, bu şirketin merkezi, diğer liderler ise sanki şirketin çalışanlarıymış gibi sergileniyor,” şeklinde yorumda bulundu.

“AVRUPALI LİDERLER İSTİSKALE RAZI OLMUŞ”
Davutoğlu, Trump’ın protokol kurallarını hiçe sayarak Avrupalı liderlere istiskal uyguladığını belirtirken, Avrupa liderlerinin bu aşağılayıcı tavrı kabullenmiş gibi durduğuna dikkat çekti. Tarihsel örnekler üzerinden de örnek veren Davutoğlu, “Churchill, Charles De Gaulle veya Adenauer böyle bir istiskali kabul eder miydi?” diye sordu.
Avrupa'nın stratejik vizyon ve liderlik konusunda büyük bir zafiyet yaşadığını savunan Davutoğlu, popülist siyasetin bu açığı daha da derinleştirdiğini ifade etti.
“NATO’NUN ORTAK GÜVENLİK RUHU YOK SAYILIYOR”
Davutoğlu, Oval Ofis’teki toplantının NATO’nun kurucu felsefesine aykırı olduğunu vurgulayarak şu tespitlerde bulundu:
“Bu görüntü, Trump’ın NATO’yu bir ortak güvenlik örgütü olmaktan çıkarıp, ABD’nin stratejik aracı haline dönüştürme çabasını bir adım ileriye taşımıştır.”
NATO içindeki egemen devletlerin eşit temsil ilkesi ihlal edilirken, Genel Sekreter Mark Rutte’nin sıradan bir görevli gibi yerleştirilmesi, eleştirilerden nasibini aldı Davutoğlu’nun.
“TÜRKİYE’YE SERVİS ÜLKESİ MUAMELESİ”
Türkiye'nin bu ölçekte önemli bir zirveye davet edilmemesinin büyük bir diplomatik hata olduğunu belirten Davutoğlu, “Türkiye, herhangi bir izleyici ya da görüşmelere ev sahipliği yapan sıradan bir servis ülkesi olarak muamele görmekte,” şeklinde görüş bildirdi.
“Türkiye; jeopolitik riskler ve ekonomik sonuçlar açısından en derinden etkilenen ülkedir ve gelecekte savaşın yaygınlaşabileceği her senaryoda en çok zarar görecek olan da budur.”
Trump’ın, Cumhurbaşkanı Erdoğan’a “riyakâr iltifatlarla” yaklaşarak Türkiye’yi etki alanında tutmaya çalıştığını düşünen Davutoğlu, hükümetin bu tavra sessiz kalmasını eleştirdi.
“DAVET EDİLİP KATILMAMAK ONE MINUTE OLURDU”
Davutoğlu, Türkiye’nin hem 2 hafta önceki Azerbaycan-Ermenistan zirvesinden hem de bu zirveden dışlanmasını “kabul edilemez” olarak nitelendirdi. Zirveye davet edilmemeyi mazeret gösteren argümanları reddeden Davutoğlu, “Davet edilip bu protokol düzenine itiraz ederek toplantıya katılmasaydı, o zaman yeni bir One Minute çıkışı yaratabilirdi,” dedi.
ÇÖZÜM ÖNERİSİ: “LİKE-MİNDED COUNTRİES” GRUBU
Türkiye’nin diplomatik anlamda daha aktif bir rol üstlenmesi gerektiğine vurgu yapan Davutoğlu, şu çağrıda bulundu:
“İlk ve acil adım olarak, bu savaştan en fazla etkilenen ve Washington zirvesine davet edilmeyen liderlerle irtibat kurarak onları Türkiye’de bir zirveye çağırmak ve NATO içinde ‘like-minded countries’ (benzer düşünen ülkeler) grubu oluşturmaktır.”
Bu grubun, Polonya, Norveç, İsveç, Baltık ve Karadeniz ülkelerini kapsaması gerektiğini belirten Davutoğlu, ayrıca Karadeniz’e kıyısı olan diğer ülkelerle (Romanya, Bulgaristan, Gürcistan ve Moldova) danışma mekanizması kurulmasını önerdi.
Davutoğlu'nun paylaşımının tamamı şu şekildedir:
“BİR RESMİN ANATOMİSİ
Trump’ın Oval Ofis’te Avrupa liderleriyle verdiği bu görüntü, uluslararası düzende ve aktörler açısından uyarıcı ve alarm etkisi yaratmalıdır. Madde madde açıklayalım:
1. Egemen ulus-devletlerden oluştuğu varsayılan uluslararası düzen açısından uyarıcıdır; çünkü bu fotoğraf, ülkeler arasındaki eşitliği bırakın, BMGK Daimi Üyeleri arasında bile eşitliği yok saymakta ve uluslararası sistemin bir patronaj ilişkisine dönüştüğünü ortaya koymaktadır. Trump, dünyayı ortak kurallardan bağımsız bir şirket anlayışı ile yönetmek istemektedir. Bu bağlamda Oval Ofis, bu şirketin merkezi, diğer liderler de şirket çalışanları gibi tasvir edilmektedir. Asırların biriktirdiği en basit protokol kuralları bile hiçe sayılmıştır. Bu görüntüde diğer liderlerin yardımcılarının bile Trump karşısında Beyaz Saray memurları gibi oturduğu görülmektedir.
2. Genel olarak AB, özel olarak Avrupa devletleri açısından uyarıcıdır, çünkü Trump, Avrupalı liderlere tam bir istiskal uygulamıştır. Kendisinin karar verici patron makamında otururken onları hizalaması, aynı zamanda üçüncü taraflara mesaj niteliği taşır. Trump bu şekilde, ‘Avrupa ile ilgili kararlar da benim liderliğimde alınır,' ifadesiyle Rusya ve Çin’e, ‘sizin muhatabınız benim’ mesajını ulaştırmıştır. Avrupalı liderlerin bu istiskale rıza göstermesi ve bu durumu onaylar bir tutum sergilemesi ise son derece düşündürücüdür.
3. Bu durum, eşit egemen devletler arasında kurulmuş olan NATO’nun geleceği açısından da uyarıcıdır; çünkü bu resim, Trump’ın NATO’yu bir ortak güvenlik örgütünün ötesine geçirip, ABD'nin stratejik aracı haline getirme arzusunu bir adım daha ileri taşımaktadır. Ukrayna-Rusya savaşının önemli nedenlerinden biri Ukrayna'nın NATO üyeliğidir. Bu görüntünün, Rusya-Ukrayna savaşından en fazla etkilenen Türkiye, Polonya, Norveç, İsveç, Karadeniz ve Baltık ülkelerinin liderlerini dışarıda bırakması, NATO’nun ortak güvenlik anlayışına zıt olduğu gibi açık bir istiskaldir. Ayrıca, tüm NATO ülkelerini temsil eden Genel Sekreterin sınırlı bir toplantıda sıradan bir görevli gibi oturtulması, eşit egemen devletlerce kurulan bir örgütün iç hukuku anlamında da yanlıştır.
4. Bu görüntü Türkiye açısından da kaygı verici bir uyarı niteliğindedir; çünkü Türkiye’ye ya bir izleyici ya da bazı toplantılara ev sahipliği yapan sıradan bir servis ülkesi gibi muamele yapılmıştır. Türkiye, şimdiye kadar hem jeopolitik riskler hem de ekonomik kaynaklar açısından en çok etkilenen ülke konumundadır ve savaşın yayılabileceği her senaryoda en fazla zarar görecek ülkedir.
Trump, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ı zirve öncesinde veya sonrasında bilgilendirme gereği bile duymamıştır. Bu bilgilendirmenin, ev sahibi genel başkan olarak Trump tarafından değil de NATO Genel Sekreteri tarafından yapılmış olması, Türkiye'nin sıradan bir NATO üyesi olarak algılandığı anlamına gelmektedir.
Görünüşe göre Trump, Türkiye’yi Sayın Erdoğan’a yaptığı riyakâr iltifatlarla kontrol altında tutmaya çalışmaktadır. Üzücü olan, Türkiye’deki iktidarın da bu muameleyi kabullenir bir tavır sergilemesidir. Türkiye’nin iki hafta önce Washington’da gerçekleştirilen Azerbaycan-Ermenistan zirvesinin ardından bu zirveye de davet edilmemesi, kabul edilebilir bir durumda değildir.
Kimse bize ‘Rusya ile ilişkilerimiz açısından Washington zirvesine katılmamamız daha doğru oldu’ gibi bahaneler getirmesin. NATO içinde etkisi olmayan bir Türkiye’yi Rusya da önemsemez. Ayrıca kimse ‘iyi ki çağırılmadık, Avrupalılar gibi istiskal edilmiş olurduk’ demesin. Davet edilip de bu protokol düzenine itiraz ederek toplantıya katılmasaydı, işte o zaman yeni bir One Minute çıkışı meydana gelebilirdi. Davet edilmemiş olmanın istiskalini hiçbir bahane örtmez. Malum bir söz vardır; bu tür diplomatik zirvelerde ‘masada değilseniz, menüdesinizdir’.
Trump’ın uzman kadrosundaki bir danışmanının, Trump’a Türkiye’nin ‘Suriye’den sorumlu edilgen bir Ortadoğu ülkesi’ olmadığını, Kafkaslar, Karadeniz ve Avrasya’da önemli bir güç olduğunu hatırlatması gerekmektedir. Eğer bunu hatırlatmıyorlarsa, bu durumun en üst düzeyde Türk yetkililer tarafından ABD’ye iletilmesi zorunludur.
İki ülkenin liderleri arasındaki son ikili zirvenin 6 yıl önce 13 Kasım 2019’da Washington’da yapılması ve son dört dönem zarfında ABD Başkanlarının Ankara’yı ziyaret etme gereği duymaması, Türkiye-ABD ilişkilerinin ciddi anlamda yeniden gözden geçirilmesini gerektiriyor. Küresel gücü ne olursa olsun, hiçbir ülke Türkiye’ye bu şekilde muamele edemez ve Türkiye’deki hiçbir devlet yetkilisi buna sessiz kalmamalıdır.
Peki, ne yapılmalı?
İlk ve acil bir adım olarak, bu savaşın en çok etkilediği ve Washington zirvesine davet edilmeyen ülke liderleriyle iletişim kurarak onları Türkiye’de bir zirveye davet etmek ve NATO bünyesinde ‘like-minded countries’ (benzer düşünen ülkeler) grubu oluşturmaktır. Bu fotoğraf karşısında rahatsızlık duyması muhtemel Polonya, Norveç, İsveç, Baltık ülkeleri ve Karadeniz ülkelerinin oluşturacağı bir grup, hem yeni bir müzakere alanı yaratacak hem de üçüncü bir yol sunacaktır.
Bu bağlamda Sayın Cumhurbaşkanı, özellikle daha önce AB Konsey Başkanlığı yapmış Polonya Başbakanı Tusk ve NATO’da deneyimli olan Norveç Başbakanı Store gibi liderlerle bu tür bir inisiyatif için görüşmelidir. Ayrıca, Ukrayna ve Rusya dışındaki Karadeniz ülkeleri (Romanya, Bulgaristan, Gürcistan ve Moldova) ile bir istişari mekanizma kurulmalıdır. Rusya ve Ukrayna ile yapılan temaslar ise yoğun bir şekilde artırılmalıdır.
Herkes girmeli ve bilmelidir ki, Türkiye asla çevre bölgelerdeki gelişmelerden dışlanamaz ve her daim kendi dengelerini kuracak diplomatik tatbikatları gerçekleştirerek harekete geçme gücüne sahiptir.”
BİR RESMİN ANATOMİSİ
Trump’ın Oval Ofis’te Avrupalı liderlerle verdiği bu görüntü, uluslararası düzen ve aktörler açısından uyarıcı bir alarm oluşturmalıdır.
Madde madde açıklayalım:
1. Egemen ulus-devletlerden oluştuğu varsayılan uluslararası düzen…
NE OLMUŞTU?
18 Ağustos 2025’te ABD Başkanı Donald Trump, Oval Ofis’te Zelenskiy ile Avrupa Birliği ve NATO’dan önemli isimlerle bir araya gelmiş, görüşmenin ana gündemi Ukrayna-Rusya savaşında barış süreci olmuştur. Toplantıda Türkiye’ye davet gönderilmemesi dikkat çekici olurken, Trump’ın Ukrayna’nın NATO üyeliği yerine “güvenlik garantileri” önerisi ve Kırım’ın statüsü ile ilgili açıklamaları uluslararası kamuoyunda geniş yankı bulmuştur.